“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak”

Ekin Taneri, Ayberk Boztepe – 06.05.2016 

“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...
“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...
“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...
 Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri değilsinizdir siz orada. Mesala, erken bir saatte bir film sadece sizin oynar, gece seansının sonunda sizi gülümseyen suratlar uğurlar sinemadan. AVM sinemacılığının, sinemanın ruhunu öldürdüğü ve seyirci sinema ilişkisini bitirmeye başladığı günlerde sizler için Ankara’nın en eski sinemasının kapısını çaldık. Hala, cam bardakta çay içilebilen sinema olan Kızılırmak’ın tarihini, seyircisini, nasıl hala ayakta olduğunu araştırdık. Eğer sizlerde bu sevimli sinema salonu hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz bu yazıyı kaçırmayın.
“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...

Kızılay’da Kızılırmak Sokak No 21 adresinde bulunan sinema, ismini sokağından almış. Ankaralıların çoğu tarafından bilinen sinema Ankara’nın en eski salonlarından bir tanesi. Ne yazik ki, Kızılırmak’la yaşıt olan sinema salonlarının çoğu artık hizmet vermiyor. 1959 yılında temeli atılan sinema 1960 yılında hizmet vermeye başlamış. Kızılırmak’ın  60′lı yıllardan bugüne uzanan hikayesini sinemanın sahibi Can Köksal’dan dinleyelim.

 
Can Bey, Merhaba. Bizim için lütfen kendinizi tanıtır mısınız? 
Merhabalar, ben Can Yüksel. Kızılırmak Sinemasının sahibi ve işletmecisiyim. Aile olarak üç kuşaktır sinemayı biz işletiyoruz.
Kızılırmak Sineması Ankara’nın en eski sineması, bize biraz tarihçesinden bahseder misiniz? Nasıl bugünlere geldi? 
1959 yılında temelleri atıldı sinemanın. 1960 yılında da hizmete açıldı.Tarihler konusunda yanılıyor olabilirim, kusura bakmayın o zamanlar bende çocuktum. (gülüşmeler) O zamalarda Ankara’da pek çok Amerikan üssü vardı. Sinemada, Amerikalılar tarafından bir tür kültür merkezi olarak kullanılıyordu. Çoğunlukla, Amerikan milliyetçisi filmler gösterilirdi hatta bu filmlerin başında ayağa kalkıp kendi milli marşlarını söylerlerdi. Pazar günleri ise kilise olarak kullanırlardı burayı. 1970′li yıllarda ise Amerikalılar gittiler. Bizde sinemanın yapısında değişikliğe gittik.
Nasıl bir değişimden bahsediyoruz? Biraz daha açabilir misiniz? 
Sinemanın iç mimari yapısında değişiklikler yapıldı. Yeni salonlar eklendi. Daha çok gerçek bir sinemaya benzedi yani. Bu değişimlerin sonunda Kızılırmak halka açık bir hale geldi.
Oldukça ilginç bir tarihi var sinemanın. Edindiğimiz bilgilere görede en eski sinema Ankara’da, siz nasıl anlatırsınız Kızılırmak Sinemasını? 
Biz buraya eski demeyi tercih etmiyoruz. Burası klasik bir sinema. Hatta idda ediyorum burası Doğu Avrupa’daki tek klasik sinema.
“Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...Klasik Sinema tanımını ne üzerinden yapıyorsunuz? Nedir Kızılırmak Sinemasını klasik yapan? 
Bakın buralarda gördüğünüz herşey, fuaye alanında özellikle. Hepsi eski. Biz sinema hizmete açıldığından beri içindeki herşeyi olduğu gibi muhafaza etmeye çalıştık. Yerlerdeki mermerler, afişlerin asılı olduğu çerçeveler hep 60lı 70li yıllardan kalma. Tabii ki herşeyi koruyamadık. Ne yazık ki bazıları kırıldı,bozuldu… Onları değiştirmek zorunda kaldık. Mesala biz sinemada neon lambalar kullanırdık ama çok kısa sürede bitiyorlardı ve biz onları değiştirmeye uğraşırken kırılıyorlardı. Onların yerine yenileri geldi mesala. Bu sinema, Kültür Bakanlığı’ndan Kültür Girişim Belgesi aldı. Bu belge çoğunlukla müzelere verilir.
Teknoloji çok hızlı gelişiyor, siz sinema olarak bu değişimlere uyum sağladınız mı yoksa geleneksel yöntemleri mi kullanıyorsunuz hala? 
Biz sadece sinemanın görünümünü korumaya çabalıyoruz (gülüyor) yoksa teknolojiye karşı değiliz. Sinemadaki bütün ses ve görüntü sistemini dijital hale getirdik başka türlü diğer sinemalarla rekabet edemeyiz.
Üç kuşaktır sinemayı ailenizin işlettiğini söylediniz. Hiç başka birileri tarafından yönetilmedi mi Kızılırmak? 
Bir süre kiraya verildi diye hatırlıyorum ama çok memun kalmadığımız için işletmesini geri aldık. Sinema o sıralarda dört salona bölündü ve çağa daha uygun bir hale getirildi.
Kızılırmak Sineması hep Avrupa Filmleri ile özdeşleştiriliyor? Neden Avrupa Sinemasına ağırlık vermeyi seçtiniz?  
Bu bizim özellikle verdiğimiz bir karar değildi. Sinemada gösterecek film bulamıyorduk. Bu yüzden Amerikan yapımı olmayan filmlere ağırlık verdik. Bu sayede sinemanın kendi seyirci kitlesi oluştu. Avrupa sinemasına meraklı, fazla vizyon şansı bulamayan “bir şey söylemek isteyen” fimleri seven sinemaseverler buraya gelmeye başladılar. Biz öyle özel bir konsept yaratmaya çabalamadık yani.
Sizinde söylediğiniz gibi, Kızılırmak’ın özel bir izleyici kitlesi var. Onlarla ilişkinizi anlatabilir misiniz?  
Kızılırmak seyircisi farklı filmleri izlemeyi isteyen, ana akım Amerikan Sinemasına değilde, Avrupa Filmlerine daha meraklı alternatif sinemayı seven izleyiciler. Bu yüzden burayla özel bir bağları var diye düşünüyorum. Fazla vizyon şansı bulamamış yapımları burada izleyebiliyorlar. Ee tabii bizlerde onlarla tanışıyoruz gide gele. Birbirimizi biliyoruz.
Bu sırada lafa Can Beyin oğlu Selim Köksal giriyor “Benim çocukluğum burada geçti sayılır. Ailem üç kuşaktır burayı işletiyor. Bu sinemanın kendine ait bir izleyici kitlesi var biz onlara “Sinefil” diyoruz. Farklı tat da filmleri seviyorlar bu yüzden buraya gelmeyi tercih ediyorlar. Yıllardır çok değişmeyen lakin ufak ufak büyüyen bir kitle… Festivaller, sinema günleri,sine-tek geceleri onları en net görüp fark edebileceğiniz zamanlar.”
Kızılırmak Sineması, çoğu festivalede ev sahipliği yapıyor. Festivallerle olan ilişkinizi bize biraz anlatabilir misiniz? 
Biz, festivallerin kendi salonlarımızda gösterilmesine önem veriyoruz. Çoğunlukla biz gidiyoruz festival ekiplerine… Sinema bir emek işi ve festivallerde bizim için bu yönüyle çok önemli ve özel.  Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali ve İnsan Hakları Sinema Günleri Kızılırmak Sineması’nda düzenlenen belli başlı festivaller.
Can Bey son bir soruyla bu güzel söyleşiyi kapatalım. Uzun yıllardır burayı işletiyorsunuz, özel bir anınız var mı Kızılırmak’la  alakalı? 
Olmaz olur mu! O kadar çok var ki… 2004 yılında sinemada Prens Ahmet isimli bir filmi oynatıyorduk. Salonda hiç yer kalmadı ama izleyiciler filmi izlemek istiyordu. Yerlere bilet kestik. Bir tane daha var, eskiden izleyiciler yerlerini kolay bulsunlar diye salon kapılarında tekler ve çiftler yazardı.Birgün, iki erkek izleyici gelip siz bizi çiftlere koymuşsunuz ama biz çift  değiliz ki dedi bir başka günde sevgililer gelip üzgün bir suratla siz bizi teklere koymuşsunuz ama biz çiftiz demişlerdi. Hep yaşarım bu durumu.
Can Köksal’a bu güzel röportaj  için teşekkür ederiz.
“Kızılırmak Sineması Müdavimlerinden Barış Oraralp ile Mini Bir Söyleşi”

image

 
Kaç senedir Kızılırmak Sinemasına gidiyorsun?
Yaklaşık beş-altı senedir yani on yedi on sekiz yaşımdan beri. Liseden beri diyebiliriz aslında ama öncesinde de ailemle beraber gerek annem olsun gerek babam olsun çocukken gene ortaokul senelerimde beraber gidiyorduk. Bana onlardan yadigar.
Sizin için bir aile geleneği sayılabilir yani?
Öyle tabi ama artık ben daha çok gidiyorum.
Kızılırmak ta seyrettiğin sen de iz bırakan filmler var mı?
Beyaz Bant, Babel, Beatiful, Melankoli bunlar bir kaçı sadece.
Kızılırmak’ta yapılan festivalleri takip etme şansın oldu mu?
Tabii ki oldu ama diğer sinemalarda kiler hakkında daha çok bilgim var. Genellikle Gezici Festivali beğeniyorum. If film festivalini, Uluslar Arası Ankara Film Festavilin seviyorum. Onun dışında Kızılırmak’ta yapılan Uçan Süpürge olsun İşçi Filmleri Festivali olsun severek takip ediyorum. Bunların dışında Altın Portakalı takip etmeye çalışıyorum. Yurt dışında da Cannes Film Festivalini, Toronto Film Festivalini, Berlin Film Festivalini takip ediyorum. Oscar Akademi ödüllerini çok beğenmiyorum mesela.
AVM sinemacılığı hakkında ne düşünüyorsun? Senin için Bağımsız Sinemalar Ne İfade Ediyor?
Kızılırmak Ankara da Büyülü Fener Sinemasıyla birlikte AVM’lere direnen son kale belki de. Kesinlikle AVM sinemacılığını desteklemiyorum. Çok çok karşıyım. Ankara da eskiden Kavaklıdere Sineması vardı Batı Sineması vardı. Akün bundan önce sinemaydı. Tek yadigar Kızılırmak kaldı. AVM’ler sinemaları öldürüyor. Sadece vizyon filmlerini A
na Akım Sinemayı izlemek zorunda kalıyoruz. İnsanlar AVM’lerde yaşamaya başladı kültür paylaşım hepsi geri planda artık. Bu sebeplerden dolayı AVM’lere ve AVM sinemacılığına tamamen karşıyım.

 “Samimiyetin Adresi Olan Sinema: Kızılırmak” Sinema salonları, özel mekanlardır. Kentimizin, sokaklarımızın bir parçasıdır onlar. Hepimiz biliriz, kafamızı kaldırıp bakarız afişlerine. Garip,sevecen bir havası vardır salonlarının. Müşterileri...tumblr_o6r03q3f641v9iihvo10_500